Peyami Safa'yı ilk kez ortaokulda Türkçe öğretmenimizin okuttuğu "Dokuncu Hariciye Koğuşu" adlı eseriyle tanıdım.
Okudukça, anladıkça Peyami Safa'ya olan hayranlığım gün be gün arttı. Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş bir insandır. Hatta Fransızca'yı kendi çabalarıyla öğrenmiş ve üstüne bir de Fransızca gramer kitabı yazmıştır.
Bulamadığım bir iki kitabı haricindeki tüm kitaplarını tekrar tekrar okudum ve okuyacağım. Üstadı anlamak için eserlerini tekrar tekrar okumalı, ince ince analiz etmeliyiz.
Yalnızız kitabı derin ruh çözümlemeleri içerir. Romanın başkahramanı Samim'dir ve Meral adlı bir genç kızı sevmektedir. Samim bilgili, okumuş, düşünmeyi bilen bir adamdır. Meral ise hafif uçarı, ikilemler arasında kalmış, Paris sevdalısı bir karakterdir.
Peyami Safa Samim karakteriyle kendi hayalini kurduğu ütopyasını, Simeranya adı altında dile getirir.
Samim vücut dilini çok iyi tahlil eder ve buradan çıkardığı manalar neticesinde olaylara, düşüncelerine yön verir. Kitabın konusu ile ilgili fazla ayrıntı verme taraftarı değilim. Edebiyat sever herkesin bu kitabı okuması şart... Peyami Safa bence hak ettiği değeri görememiş bir yazardır. Neden Peyami Safa bir Dostoyevski veya bir Tolstoy gibi dünyaca bilinmiyor? Biz neden değerlerimizi dünyaya sunamıyoruz... Tartışılır...
Kitaptan sunabileceğim alıntılar:
"Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım..."
" Bazen hakikat vahşidir, insanların arasına salıvermeye gelmez. Fakat o hakikatlere tasma takmak dururken yerlerine yalanları sürmek, neticeleri bakımından daha tehlikelidir."
"Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah'ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metodlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma; "Arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş, gör ne var maverada ibrethiz."
Bana kalsa kitabın tamamını buraya alıntı olarak yazacağım... Okunmalı mutlaka okunmalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder